Tarihin ve Doğanın Sessiz Mirası
Bolu’nun şirin ilçesi Mengen… Kimi zaman aşçısıyla anılır, kimi zaman doğasıyla; ama hep biraz gölgede kalır. Oysa Mengen, sadece bir ilçe değil, kökleri derinlere uzanan bir bellektir.
Tarihi, Osmanlı dönemine kadar uzanır. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde bile adı geçen bu topraklar, yüzyıllar boyunca Karadeniz ile İç Anadolu arasında bir geçit olmuş. Ahşap evler, eski köy camileri ve taş duvarlı yollar, geçmişin izlerini bugüne taşıyor. Bu ilçede yürürken, yalnızca tabiatın değil, zamanın da izlerini görürsünüz.
Mengen’in doğası ise kelimelere sığmaz. Pazarköy’den Gökçesu’ya, Bürnük’ten Karacalar’a uzanan yollarda sizi çam ormanları, gürül gürül akan dereler ve gökyüzüne uzanan yeşil bir sessizlik karşılar. Sabah sisinin ormanlara düşüşü, kuş seslerinin derin vadilerde yankılanışı, insanın ruhunu dinlendirir.
Ama bu güzelliğin bir bedeli var. Sessiz kalmak… Mengen, zaman zaman kendi değerlerini anlatamıyor. Ne mutfağımız, ne doğamız, ne de tarihimiz hak ettiği ilgiyi görebiliyor. O yüzden diyorum ki, biz gazetecilere düşen görev, bu eşsiz mirası anlatmak, göstermek, yaşatmak…
Çünkü Mengen sadece yaşayanların değil, tarihin ve doğanın da bize bıraktığı bir emanettir.